Defterli oğlan nedir ?

SanatAsigi

Administrator
Yetkili
Admin
“Defterli Oğlan” Kavramı: Kimlik, Sınıf ve Toplumsal Algının Kesişiminde Bir Terim

Bir arkadaş ortamında ilk kez “defterli oğlan” ifadesini duyduğumda ne demek istediklerini anlamam birkaç saniye sürdü. Söyleyen kişi gülüyordu; sanki birini övüyor ama alttan alta da küçümsüyordu. “Defterli oğlan,” dedi, “kendine dikkat eden, notlar tutan, biraz fazla düzgün çocuk işte.” Bu ifadede hem hayranlık hem alay vardı. O an fark ettim ki, bu küçük deyim bile toplumun erkeklik, sınıf ve davranış kalıpları üzerine kurduğu karmaşık bir sistemin yansımasıydı.

Kavramın Anlamı: Yüzeyde Mizah, Derinde Sosyal Kodlar

“Defterli oğlan” ifadesi, genellikle düzenli, titiz, entelektüel veya “fazla düzgün” erkekler için kullanılır. Ancak bu kelime, yalnızca kişisel bir özellik tanımı değildir; arkasında, erkeklik normlarına, toplumsal sınıfa ve eğitim kültürüne ilişkin derin anlamlar barındırır. Türkiye’de toplumsal olarak “erkek” kimliği hâlâ güç, spontanlık ve duygusal kapalılık üzerinden inşa edilirken, defter tutan, plan yapan, duygularını yazan erkek bu normlara bir tehdit gibi algılanabiliyor.

Bu nedenle “defterli oğlan” sıklıkla hafif alaycı bir tonla söylenir — sanki “fazla duygusal”, “fazla akademik” ya da “fazla kibar” olmak bir eksiklikmiş gibi. Toplumun erkeklerden beklediği kalıpların dışında kalan her özellik, “erkekliğin yumuşaması” olarak değerlendirilir. Oysa aslında bu, bireyin kendini ifade etme biçimidir; suç değil, zenginliktir.

Toplumsal Cinsiyetin Rolü: Erkeklik Sınırlarının Çizilmesi

Toplumsal cinsiyet teorileri, “erkeklik” kavramının biyolojik değil, kültürel bir inşa olduğunu vurgular. Connell’in “hegemonik erkeklik” tanımı bu konuda çarpıcıdır: toplum, belli bir erkeklik tipini “ideal” olarak tanımlar ve diğer erkekleri bu ideale göre değerlendirir. “Defterli oğlan” bu sistemin kenarında durur — duygularını bastırmak yerine yazıya döker, düzeni tercih eder, iç gözlem yapar.

Bu durum, bazı erkekler tarafından zayıflık göstergesi olarak algılanır çünkü hâlâ “duygusal ifade” kadınsı bir özellik olarak görülür. Oysa günümüz psikolojik araştırmaları — özellikle APA’nın 2018 tarihli “Toxic Masculinity and Emotional Health” raporu — bastırılmış duyguların depresyon, anksiyete ve ilişki problemlerine yol açtığını ortaya koyuyor.

Burada kadınların empatik yaklaşımı öne çıkıyor. Kadınlar genellikle bu tür erkeklere daha anlayışlı yaklaşabiliyor, çünkü duygusal farkındalık onlar için “fazla olmak” değil, “olmak” halinin doğal bir parçası. Ancak, bazı kadınlar da toplumun kalıplarını içselleştirerek, “fazla duygusal” veya “fazla düzenli” erkekleri “çekici olmayan” olarak etiketleyebiliyor. Böylece hem erkek hem kadın, ataerkil normların dolaylı taşıyıcısı haline gelebiliyor.

Sınıf ve Kültürel Sermaye: “Defterli” Olmanın Ekonomik Arka Planı

Pierre Bourdieu’nün “kültürel sermaye” kavramı, burada kilit rol oynar. “Defterli” olmak, genellikle belli bir eğitim düzeyine, düzen anlayışına ve ifade becerisine işaret eder. Bu da, orta ve üst sınıfla özdeşleştirilen bir kimliktir. Dolayısıyla, alt sınıf kökenli erkeklerin bu şekilde davranması, bazen “kendini farklı gösterme” veya “yabancılaşma” olarak görülür.

Kimi çevrelerde bu tip erkekler “fazla okumuş”, “aşırı düzgün”, “elit takılan” olarak nitelendirilir. Yani mesele sadece bireysel davranış değildir; sınıf temelli bir önyargı da devrededir. Aynı davranış bir üst sınıfta “disiplin” olarak övülürken, başka bir sosyal çevrede “yapaylık” olarak küçümsenebilir.

Irk ve Kültürel Kimlik: Farklı Bağlamlarda “Düzenli Erkek” Algısı

Benzer örnekler başka toplumlarda da görülür. Örneğin ABD’de Afro-Amerikan erkeklerin “duygularını yazmak” veya “akademik olmak” gibi davranışları bazen “beyazlaşma” (acting white) olarak etiketlenir. Bu, ırk ve kültürün, erkeklik kavramına nasıl şekil verdiğini gösterir. Her kültür kendi “ideal erkek” modelini oluşturur ve dışına çıkanları ötekileştirir.

Bu anlamda, “defterli oğlan” sadece Türkiye’ye özgü bir figür değildir; global ölçekte erkeklik normlarının dönüşümüyle ilgilidir. Farklı ırk ve etnik kökenlerde de “fazla hassas” ya da “fazla akıllı” erkeklerin alay konusu yapılması, patriyarkal sistemin evrensel bir tezahürüdür.

Kadınların Empatik, Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Bir Denge Arayışı

Kadınlar genellikle bu tür toplumsal baskılara empatik yaklaşır; erkeklerin duygusal yüklerini anlamaya çalışır, özellikle ilişkilerde içe kapanıklığın nedenini sorgular. Erkekler ise, çözüm odaklı reflekslerle yaklaşır: “Ne yapabilirim, nasıl davranmalıyım?” sorusunu sorar.

Ancak gerçek ilerleme, iki yaklaşımın birleşiminde yatıyor. Kadınların empatisi, erkeklerin stratejik düşüncesiyle birleştiğinde, toplumsal kalıpların duvarları çatlıyor. “Defterli oğlan” bu duvarın ardında kalmak yerine, onu aşmanın bir sembolü haline gelebilir. Çünkü aslında burada mesele sadece bir defter değil; kendi iç dünyasına not düşme cesareti.

Sosyolojik Yorum: “Erkeklik” Yeniden Tanımlanabilir mi?

Erkeklik, tarihsel olarak güç, statü ve kontrolle ilişkilendirildi. Fakat modern toplumlar artık başka bir erdem arıyor: farkındalık. “Defterli oğlan” tam da bu farkındalığın sembolü olabilir — duygularını tanıyan, düşüncelerini yazıya döken, çevresiyle ilişkisini gözlemleyen bir erkek modeli.

Toplum, bu modeli dışlamak yerine kabul etmeyi öğrendiğinde, hem erkekler hem kadınlar özgürleşecek. Çünkü her birey, kimliğini toplumsal beklentilerle değil, kendi değerleriyle kurma hakkına sahip olmalı.

Sonuç: Bir Küçük Defterin İçine Sığmayan Büyük Bir Dönüşüm

“Defterli oğlan” ifadesi, basit bir mizah öğesi gibi görünse de, toplumsal cinsiyet, sınıf ve kültürün kesiştiği bir aynadır. Bu aynaya bakmak, bize hem erkekliğin hem insanlığın sınırlarını yeniden düşünme fırsatı verir.

Peki, sizce “duygularını yazan erkek” zayıf mıdır, yoksa kendi iç gücünü tanımış bir birey midir?

Ve daha önemlisi: biz, toplum olarak bu gücü görmeye hazır mıyız?
 
Üst