[color=]“Uhde Ne Demek Din?” – Ruhsal Sorumluluk mu, Dini Bilmecenin Mizahi Hali mi?[/color]
Selam millet!
Bugün forumda biraz ciddi ama bolca gülümsetici bir konuya dalıyoruz: Uhde ne demek din?
Evet, kulağa sanki Osmanlıca sözlüğünden fırlamış, kahvede yanlışlıkla kullanılan bir kelime gibi geliyor değil mi? “Hocam bende bir uhde var, ama çayla geçer mi?”
Ama işin aslı, uhde öyle basit bir kelime değil. Hem anlam olarak derin, hem de insana kendi iç sesini sorgulatan bir kelime.
O yüzden hadi bakalım, uhdeyi hem mizahla hem de biraz felsefeyle, hem de kadın-erkek bakış açılarını karıştırarak bir güzel karıştıralım!
[color=]Uhde: Kalpte Taşınan O Tatlı Sızı[/color]
“Uhde” kelimesi Arapça kökenli. Dinde ve tasavvufta genellikle “yerine getirilmemiş sorumluluk, içte kalan pişmanlık, vicdani yük” anlamına geliyor.
Yani öyle “içimde bir ukde kaldı” derken aslında yanlış demiyoruz, sadece “uhde”yi halk dilinde biraz boza boza kullanmışız.
Mesela birinin namazı kaçtıysa, “uhdemde kaldı” diyebilir. Ama aynı kişi ertesi gün kahvaltıya sucuk koymamışsa da aynı duyguyu yaşar.
Demek ki uhde, hem dinî hem dünyevî seviyede çalışıyor: Vicdanın çok fonksiyonlu sürümü.
Ama işin güzel yanı şu: uhde sadece dini bir kavram değil, mizahi olarak da insanın günlük hayatını çok güzel özetliyor.
Çünkü hepimizin içinde bir uhde vardır:
— Kadınlarınkiler genellikle “Ah keşke o zaman söylemeseydim!” tarzında.
— Erkeklerinse “Keşke o zaman direk söyledim geçseydi” şeklinde.
İki cins de farklı çalışıyor ama sonuç aynı: vicdanın “otomatik bildirim” sistemi devreye giriyor.
[color=]Erkekler ve Uhde: Stratejik Pişmanlıklar Birliği[/color]
Erkekler uhdeyle başa çıkmayı bir strateji oyunu gibi görüyor genelde.
Bir şey eksik kaldı mı hemen bir plan yapılıyor:
— “O borcu ödemedim, ama şöyle yaparsam telafi ederim.”
— “Kız arkadaşa doğum gününü unuttum ama çiçek gönderirsem kurtarırım.”
— “Cuma namazına gidemedim, akşam cemaatle telafi ederim.”
Erkek aklı, uhdeyi mühendislik problemi gibi çözüyor.
Ama işin ironisi şu: uhde duygusal bir mesele, mantıkla çözülmüyor.
Ne kadar plan yaparsa yapsın, bir yerlerde “vicdan.exe” dosyası yeniden çalışıyor.
Forumda bir arkadaş geçenlerde şöyle yazmıştı:
> “Benim en büyük uhdem, arabayı satmadan önce yağını değiştirmemek oldu. Şimdi gece rüyamda 10W-40 yağı bana bakıyor.”
İşte bu, erkekçe bir uhde örneğidir: teknik, mantıklı ama içten içe pişmanlık dolu.
[color=]Kadınlar ve Uhde: Empatik Sorumluluk Sendromu[/color]
Kadınlarda uhde olayı bambaşka çalışıyor.
Onlar uhdeyi mantıktan çok duyguyla yaşıyorlar.
Bir kadının “içimde kaldı” demesi, sadece bir olay değil, adeta bir mini dizi senaryosudur: karakter gelişimi, yan hikâyeler, soundtrack her şey dahil.
Mesela bir arkadaşım şöyle demişti:
> “Geçen sene komşu Ayşe’nin kedisine su vermeyi unutmuştum. Rüyamda hâlâ o kedi bana bakıyor.”
Erkek olsa “bir dahakine veririm” der geçerdi. Ama kadın için o olay, içsel bir empati zincirinin halkası olur.
Bu yüzden kadınların uhdesi sadece kendi hatalarından değil, başkalarının duygularını da içerebilir.
Dini anlamda da bu yönleri kuvvetlidir: dua ederken sadece kendine değil, tüm dünyaya “haklarını helal etme” enerjisi yayarlar.
Uhde, kadınlar için bir iç bağdır; erkekler içinse bir eksik dosyadır.
Ama ikisi de aynı gerçeği yaşar: kalbin “vicdan güncellemesi” geldiğinde hiçbir antivirüs işe yaramaz.
[color=]Dinde Uhde: Sorumluluk, İrade ve Ruhsal Denge[/color]
Mizah bir yana, uhde dinî anlamda oldukça derin bir kavramdır.
İnsanın Allah’a karşı yerine getiremediği görevleri, kul hakkı konularını veya ertelediği tövbeleri simgeler.
Bir nevi ruhsal kredi kartıdır: harcarsın, ertelersin, ama günü geldiğinde ödersin.
Ama işte burada mizahın tam yeri geliyor:
Bazı insanlar uhdeyi öyle dramatize eder ki, sanki cennetin kapısında “uhde sayacı” var sanırsın.
“Benim 12 uhdem var, senin kaç?”
“Ben 3’ünü dün tövbe ile kapattım.”
Halbuki din, uhdeyi korku değil farkındalık aracı olarak öğretir.
Pişmanlık duymak güzeldir, ama orada kalmamak gerekir.
Tıpkı forumda tartışırken “hatalı mesaj attım ama sonra düzelttim” demek gibi: gelişim odaklı bir süreç.
[color=]Forum Sohbeti Tadında Bir Sorgulama: Sizin Uhdeniz Ne?[/color]
Peki sizin uhdeniz ne forumdaşlar?
İçinizde hâlâ “keşke” ile başlayan cümleler var mı?
Birine söyleyemediğiniz bir söz, yapamadığınız bir iyilik, ya da fazla ciddiye aldığınız bir kavga?
Şöyle düşünün: her uhde, hayatın bıraktığı küçük post-it notudur.
“Bir dahakine daha dikkatli ol.”
“Biraz daha empati kur.”
“Gülümsemeyi unutma.”
Erkekler o notları Excel’e kaydeder, kadınlar ise kalplerine.
Ama sonuçta herkesin ortak amacı aynı: daha iyi bir versiyonuna dönüşmek.
[color=]Sonuç: Uhdeyi Mizahla Temizle, Ruhunu Hafiflet[/color]
Uhdeyi yok etmek mümkün değil ama onunla barışmak mümkün.
Bazen bir espri, bazen bir dost sohbeti, bazen içten bir dua, uhdenin yükünü hafifletir.
Unutmayalım, insan olmak biraz da “yarım kalmışlıklarla” yaşamak değil mi zaten?
O yüzden sevgili forumdaşlar, eğer içinizde bir uhde varsa, paylaşın.
Belki birlikte güleriz, belki birbirimizi anlarız.
Sonuçta hepimiz bu forumda birer uhde uzmanıyız: kimimizin dini, kimimizin duygusal, kimimizin teknolojik!
Ve belki de en güzel dua şu olurdu:
“Rabbim, uhdesiz bir vicdan, kahkahasız bir hayat nasip etme.”
Şimdi siz söyleyin: sizin en komik, en insani, en ‘bende uhde kaldı’ anınız hangisi?
Hadi forumu biraz kahkahayla şarj edelim!
Selam millet!
Bugün forumda biraz ciddi ama bolca gülümsetici bir konuya dalıyoruz: Uhde ne demek din?
Evet, kulağa sanki Osmanlıca sözlüğünden fırlamış, kahvede yanlışlıkla kullanılan bir kelime gibi geliyor değil mi? “Hocam bende bir uhde var, ama çayla geçer mi?”
Ama işin aslı, uhde öyle basit bir kelime değil. Hem anlam olarak derin, hem de insana kendi iç sesini sorgulatan bir kelime.
O yüzden hadi bakalım, uhdeyi hem mizahla hem de biraz felsefeyle, hem de kadın-erkek bakış açılarını karıştırarak bir güzel karıştıralım!
[color=]Uhde: Kalpte Taşınan O Tatlı Sızı[/color]
“Uhde” kelimesi Arapça kökenli. Dinde ve tasavvufta genellikle “yerine getirilmemiş sorumluluk, içte kalan pişmanlık, vicdani yük” anlamına geliyor.
Yani öyle “içimde bir ukde kaldı” derken aslında yanlış demiyoruz, sadece “uhde”yi halk dilinde biraz boza boza kullanmışız.
Mesela birinin namazı kaçtıysa, “uhdemde kaldı” diyebilir. Ama aynı kişi ertesi gün kahvaltıya sucuk koymamışsa da aynı duyguyu yaşar.
Demek ki uhde, hem dinî hem dünyevî seviyede çalışıyor: Vicdanın çok fonksiyonlu sürümü.
Ama işin güzel yanı şu: uhde sadece dini bir kavram değil, mizahi olarak da insanın günlük hayatını çok güzel özetliyor.
Çünkü hepimizin içinde bir uhde vardır:
— Kadınlarınkiler genellikle “Ah keşke o zaman söylemeseydim!” tarzında.
— Erkeklerinse “Keşke o zaman direk söyledim geçseydi” şeklinde.
İki cins de farklı çalışıyor ama sonuç aynı: vicdanın “otomatik bildirim” sistemi devreye giriyor.
[color=]Erkekler ve Uhde: Stratejik Pişmanlıklar Birliği[/color]
Erkekler uhdeyle başa çıkmayı bir strateji oyunu gibi görüyor genelde.
Bir şey eksik kaldı mı hemen bir plan yapılıyor:
— “O borcu ödemedim, ama şöyle yaparsam telafi ederim.”
— “Kız arkadaşa doğum gününü unuttum ama çiçek gönderirsem kurtarırım.”
— “Cuma namazına gidemedim, akşam cemaatle telafi ederim.”
Erkek aklı, uhdeyi mühendislik problemi gibi çözüyor.
Ama işin ironisi şu: uhde duygusal bir mesele, mantıkla çözülmüyor.
Ne kadar plan yaparsa yapsın, bir yerlerde “vicdan.exe” dosyası yeniden çalışıyor.
Forumda bir arkadaş geçenlerde şöyle yazmıştı:
> “Benim en büyük uhdem, arabayı satmadan önce yağını değiştirmemek oldu. Şimdi gece rüyamda 10W-40 yağı bana bakıyor.”
İşte bu, erkekçe bir uhde örneğidir: teknik, mantıklı ama içten içe pişmanlık dolu.
[color=]Kadınlar ve Uhde: Empatik Sorumluluk Sendromu[/color]
Kadınlarda uhde olayı bambaşka çalışıyor.
Onlar uhdeyi mantıktan çok duyguyla yaşıyorlar.
Bir kadının “içimde kaldı” demesi, sadece bir olay değil, adeta bir mini dizi senaryosudur: karakter gelişimi, yan hikâyeler, soundtrack her şey dahil.
Mesela bir arkadaşım şöyle demişti:
> “Geçen sene komşu Ayşe’nin kedisine su vermeyi unutmuştum. Rüyamda hâlâ o kedi bana bakıyor.”
Erkek olsa “bir dahakine veririm” der geçerdi. Ama kadın için o olay, içsel bir empati zincirinin halkası olur.
Bu yüzden kadınların uhdesi sadece kendi hatalarından değil, başkalarının duygularını da içerebilir.
Dini anlamda da bu yönleri kuvvetlidir: dua ederken sadece kendine değil, tüm dünyaya “haklarını helal etme” enerjisi yayarlar.
Uhde, kadınlar için bir iç bağdır; erkekler içinse bir eksik dosyadır.
Ama ikisi de aynı gerçeği yaşar: kalbin “vicdan güncellemesi” geldiğinde hiçbir antivirüs işe yaramaz.
[color=]Dinde Uhde: Sorumluluk, İrade ve Ruhsal Denge[/color]
Mizah bir yana, uhde dinî anlamda oldukça derin bir kavramdır.
İnsanın Allah’a karşı yerine getiremediği görevleri, kul hakkı konularını veya ertelediği tövbeleri simgeler.
Bir nevi ruhsal kredi kartıdır: harcarsın, ertelersin, ama günü geldiğinde ödersin.
Ama işte burada mizahın tam yeri geliyor:
Bazı insanlar uhdeyi öyle dramatize eder ki, sanki cennetin kapısında “uhde sayacı” var sanırsın.
“Benim 12 uhdem var, senin kaç?”
“Ben 3’ünü dün tövbe ile kapattım.”
Halbuki din, uhdeyi korku değil farkındalık aracı olarak öğretir.
Pişmanlık duymak güzeldir, ama orada kalmamak gerekir.
Tıpkı forumda tartışırken “hatalı mesaj attım ama sonra düzelttim” demek gibi: gelişim odaklı bir süreç.
[color=]Forum Sohbeti Tadında Bir Sorgulama: Sizin Uhdeniz Ne?[/color]
Peki sizin uhdeniz ne forumdaşlar?
İçinizde hâlâ “keşke” ile başlayan cümleler var mı?
Birine söyleyemediğiniz bir söz, yapamadığınız bir iyilik, ya da fazla ciddiye aldığınız bir kavga?
Şöyle düşünün: her uhde, hayatın bıraktığı küçük post-it notudur.
“Bir dahakine daha dikkatli ol.”
“Biraz daha empati kur.”
“Gülümsemeyi unutma.”
Erkekler o notları Excel’e kaydeder, kadınlar ise kalplerine.
Ama sonuçta herkesin ortak amacı aynı: daha iyi bir versiyonuna dönüşmek.
[color=]Sonuç: Uhdeyi Mizahla Temizle, Ruhunu Hafiflet[/color]
Uhdeyi yok etmek mümkün değil ama onunla barışmak mümkün.
Bazen bir espri, bazen bir dost sohbeti, bazen içten bir dua, uhdenin yükünü hafifletir.
Unutmayalım, insan olmak biraz da “yarım kalmışlıklarla” yaşamak değil mi zaten?
O yüzden sevgili forumdaşlar, eğer içinizde bir uhde varsa, paylaşın.
Belki birlikte güleriz, belki birbirimizi anlarız.
Sonuçta hepimiz bu forumda birer uhde uzmanıyız: kimimizin dini, kimimizin duygusal, kimimizin teknolojik!
Ve belki de en güzel dua şu olurdu:
“Rabbim, uhdesiz bir vicdan, kahkahasız bir hayat nasip etme.”
Şimdi siz söyleyin: sizin en komik, en insani, en ‘bende uhde kaldı’ anınız hangisi?
Hadi forumu biraz kahkahayla şarj edelim!