Torosların Sümelası olarak tabir edilen Sin Manastırı, keşfedilmeyi bekliyor
Adana'nın Kozan ilçesindeki Torosların Sümelası olarak tabir edilen tarihi Sin Manastırı, keşfedilmeyi bekliyor. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Kozan Meslek Yüksekokulu Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Abdurrahman Kütük, "Keşişlerin inzivaya çekildiği bir yer ya da M.S. 2'nci yüzyıla yakın Roma döneminde Hristiyanlığın yasaklandığı dönemde dağ yamaçlarına, mağaralara yapılan kaçak kiliselerin olduğu döneme ait olabilir. Buraya ulaşılması, keşfedilmesi çok zor. Gelenlerin dikkatli olması gerekiyor" dedi.
Kozan ilçesine bağlı Velicanlı Mahallesi Sinağzı mevkiinde yer alan Sin Manastırı, sarp kayalıklara yapılmış kartal yuvasını andırıyor. Manastır Seyhan Nehri'nin ana kollarından Göksu Irmağı'nın doğu tarafında bulunuyor. Manastır dağın oyuğuna inşa edildiği için uzaktan fark edilmesi oldukça zor. Kaya oyuğunun önünün kesme ve moloz taş ile Horasan harcıyla örülerek kapatıldığı, bu şekilde 5 katlı bir yapı oluşturulduğu kaydediliyor. Bölgede yaşayanlar, Torosların Sümelası olarak tabir ettikleri her katı ağaç bölmelerle ayrılan manastırın turizme kazandırılmasını istiyor.
'GİZLİ BİR YAPI'ÇÜ Kozan Meslek Yüksekokulu Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Abdurrahman Kütük, manastırın insandan uzak gizli bir yere yapıldığını belirterek, "5 katlı Sin Manastırı, Seyhan Nehri'nin ana kollarından Göksu Irmağı'nın doğu tarafında bulunuyor. Burası sarp kayalıklara yapılmış, insanların gelip gitmesinin çok zor olduğu bir yer. Sin Manastırı'nın içi kat kat ağaç bölmelerle yapılmış 5 katlıdır. Buranın zemin katında su ihtiyacının karşılanması için su sarnıcı yapılmış. Tarihi hakkında detaylı bir bilgi yok. Çünkü herhangi bir kitabesi bulunmuyor. Hakkında kesin hüküm vermek çok zor. Hristiyan yapısı olan manastır, büyük olasılıkla keşişlerin inzivaya çekildiği ya da Hristiyanlık dininin yasaklandığı Roma döneminde dağlarda gizli bir yere yapılmış kiliseye sahiptir. İçerisinde küçük bir ibadet için şapel, mutfak kısmı var" dedi.
'KİMSEYE TAVSİYE ETMİYORUZ'Manastırın dağın yamacındaki oyuk kısmının kesme taşlarla örülerek kapatıldığını, mimarisinin Sümela Manastırı'nı andırdığını kaydeden Kütük, "Üst üste ahşap örmelerle bir yapı oluşturulmuş. Aslında dar bir yer, insan yaşamına çok uzak. Dolayısıyla inzivaya çekilme, kendini tanrıya adama için yapılmış bir manastır olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın buraya ulaşması çok zor ve tehlikeli. Gelenlerin çok dikkatli olması gerekiyor. Buranın tahmini olarak Roma döneminde yapıldığını düşünüyoruz. Keşişlerin inzivaya çekildiği bir yer ya da Roma döneminde Hristiyanlığın yasaklandığı dönemde dağ yamaçlarına, mağaralara yapılan gizli kiliselerin olduğu döneme yani M.S. 2'nci yüzyıla yakın bir döneme ait olabilir. Çünkü buranın ulaşılması, keşfedilmesi çok zor. Çok riskli geçiş yaptık" diye konuştu.
TAHRİP EDİLMİŞManastırdaki ahşapların yanmış olduğunu anlatan Kütük, şöyle konuştu: "İnsanların tahribatıyla oluşmuş. Belki de tahribat olmasaydı, bu katların ağaç yapıları karşıya uzanırken görülebilirdi. İnsan tahribatı çok fazla. Bölgenin bu denli sarp, insan yaşamına uzak olmasına rağmen tahribatın olduğunu görebiliyoruz. Bu yangın yıldırım düşmesi sonucu da olmuş olabilir. Ancak duvara is lekesi bırakabilirdi. O da muhtemel ancak ağaçların yanık olması, duvarlarda yanık izinin olmaması bu fikri vermiyor bizlere."
Alıntıdır
Adana'nın Kozan ilçesindeki Torosların Sümelası olarak tabir edilen tarihi Sin Manastırı, keşfedilmeyi bekliyor. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Kozan Meslek Yüksekokulu Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Abdurrahman Kütük, "Keşişlerin inzivaya çekildiği bir yer ya da M.S. 2'nci yüzyıla yakın Roma döneminde Hristiyanlığın yasaklandığı dönemde dağ yamaçlarına, mağaralara yapılan kaçak kiliselerin olduğu döneme ait olabilir. Buraya ulaşılması, keşfedilmesi çok zor. Gelenlerin dikkatli olması gerekiyor" dedi.
Kozan ilçesine bağlı Velicanlı Mahallesi Sinağzı mevkiinde yer alan Sin Manastırı, sarp kayalıklara yapılmış kartal yuvasını andırıyor. Manastır Seyhan Nehri'nin ana kollarından Göksu Irmağı'nın doğu tarafında bulunuyor. Manastır dağın oyuğuna inşa edildiği için uzaktan fark edilmesi oldukça zor. Kaya oyuğunun önünün kesme ve moloz taş ile Horasan harcıyla örülerek kapatıldığı, bu şekilde 5 katlı bir yapı oluşturulduğu kaydediliyor. Bölgede yaşayanlar, Torosların Sümelası olarak tabir ettikleri her katı ağaç bölmelerle ayrılan manastırın turizme kazandırılmasını istiyor.
'GİZLİ BİR YAPI'ÇÜ Kozan Meslek Yüksekokulu Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Abdurrahman Kütük, manastırın insandan uzak gizli bir yere yapıldığını belirterek, "5 katlı Sin Manastırı, Seyhan Nehri'nin ana kollarından Göksu Irmağı'nın doğu tarafında bulunuyor. Burası sarp kayalıklara yapılmış, insanların gelip gitmesinin çok zor olduğu bir yer. Sin Manastırı'nın içi kat kat ağaç bölmelerle yapılmış 5 katlıdır. Buranın zemin katında su ihtiyacının karşılanması için su sarnıcı yapılmış. Tarihi hakkında detaylı bir bilgi yok. Çünkü herhangi bir kitabesi bulunmuyor. Hakkında kesin hüküm vermek çok zor. Hristiyan yapısı olan manastır, büyük olasılıkla keşişlerin inzivaya çekildiği ya da Hristiyanlık dininin yasaklandığı Roma döneminde dağlarda gizli bir yere yapılmış kiliseye sahiptir. İçerisinde küçük bir ibadet için şapel, mutfak kısmı var" dedi.
'KİMSEYE TAVSİYE ETMİYORUZ'Manastırın dağın yamacındaki oyuk kısmının kesme taşlarla örülerek kapatıldığını, mimarisinin Sümela Manastırı'nı andırdığını kaydeden Kütük, "Üst üste ahşap örmelerle bir yapı oluşturulmuş. Aslında dar bir yer, insan yaşamına çok uzak. Dolayısıyla inzivaya çekilme, kendini tanrıya adama için yapılmış bir manastır olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın buraya ulaşması çok zor ve tehlikeli. Gelenlerin çok dikkatli olması gerekiyor. Buranın tahmini olarak Roma döneminde yapıldığını düşünüyoruz. Keşişlerin inzivaya çekildiği bir yer ya da Roma döneminde Hristiyanlığın yasaklandığı dönemde dağ yamaçlarına, mağaralara yapılan gizli kiliselerin olduğu döneme yani M.S. 2'nci yüzyıla yakın bir döneme ait olabilir. Çünkü buranın ulaşılması, keşfedilmesi çok zor. Çok riskli geçiş yaptık" diye konuştu.
TAHRİP EDİLMİŞManastırdaki ahşapların yanmış olduğunu anlatan Kütük, şöyle konuştu: "İnsanların tahribatıyla oluşmuş. Belki de tahribat olmasaydı, bu katların ağaç yapıları karşıya uzanırken görülebilirdi. İnsan tahribatı çok fazla. Bölgenin bu denli sarp, insan yaşamına uzak olmasına rağmen tahribatın olduğunu görebiliyoruz. Bu yangın yıldırım düşmesi sonucu da olmuş olabilir. Ancak duvara is lekesi bırakabilirdi. O da muhtemel ancak ağaçların yanık olması, duvarlarda yanık izinin olmaması bu fikri vermiyor bizlere."
Alıntıdır