Sonsuza Dek 27 Kulübü'nün üyesi Amy Winehouse
Muhteşem bir caz gırtlağı, ödüle doymayan iki albüm, unutulmaz şarkıların sahibi, sansasyonel yaşamı, bitmek bilmeyen büyük aşkı, kabarık saçları, vintage giyimi, çılgın dövmeleri, modern ‘pin-up’ tarzı… Amy Winehouse yaşasaydı bugün 36. doğum günün kutlayacaktı. Sonsuza Dek 27 Kulübü'nün (Forever 27 Club) üyesi olan modern zamanların kraliçesini ve röportajlarında söylediği unutulmaz sözleriyle anıyoruz...
Amy Jade Winehouse 14 Eylül 1983'te Londra'da Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Southgate’in banliyö bölgesinde büyüyen ve Alex adında ağabeyi olan Amy’nin babası Mitch Winehouse taksici, annesi Janis Winehouse eczacıydı.
Winehouse'ın ailesinde, özellikle anne tarafından olan akrabalarında çok sayıda caz müzisyeni vardı. Aynı zamanda babaannesi de şarkıcıydı.
9 yaşındayken annesi ve babası boşandı. Aynı dönemde babaannesi Cynthia Winehouse Amy'yi sanat okuluna gitmesi için teşvik etmeye başladı.
Babaannesinin de önerdiği Susi Earnshow Theatre School'a başladı ve burada 4 sene boyunca eğitim aldı. Bu sırada çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile Sweet 'n' Sour adında bir rap grubu kurdu ancak grubun ömrü çok da uzun olmadı. Grubu kurduğunda sadece 10 yaşındaydı.
Aykırı kişiliği yüzünden sık sık okul değiştiren Winehouse, Susi Earnshow Theatre School dışında Sylvia Young Theatre School, The Mount School, Mill Hill, BRIT School, Southgate School ve Ashmole School'da eğitim gördü.
13 yaşında ilk gitarına sahip olan Winehouse kendi bestelerini yapmaya başladı. Bu dönemde Bolsha Band adındaki yerel bir müzik grubunda şarkı söylüyordu.
16 yaşında okul arkadaşı ve pop yıldızı Tyler James, Winehouse'un demosunu yetenek avcılığı yapan bir firmaya gönderdi. Daha sonra Winehouse, James sayesinde Island/Universal ile anlaştı ancak bu anlaşma çok uzun sürmedi.
17 yaşına geldiğinde National Youth Jazz Orchestra'nın kadın vokali olarak sahne almaya başladı.
2003'ün Ocak ayı Winehouse'ın hayatındaki dönüm noktası oldu. İleride eşi olacak Blake Fielder-Civil ile yerel bir barda tanıştı. Winehouse'ın babası, Fielder-Civil'i Amy'nin uyuşturucu bağımlılığının tek sorumlusu olarak gösteriyordu. Çift gelecek yıllarda uyuşturucu ve şiddetle dolu aşklarıyla magazin gündemine oturacaktı.
Winehouse 20 Ekim 2003'te ilk albümü Frank'i, Tyler James sayesinde tanıştığı Salaam Remi yapımcılığında çıkardı. Winehouse'ın, albümün sözlerinin neredeyse tamamını yazdığı albümün aldığı eleştiriler kusursuzdu.
Basın Winehouse'ı çok sevdi. Frank çıktığı anda listelerin başına yerleşti ve Winehouse'a ödül üzerine ödül kazandırdı. BRIT Ödülleri'nde Kadın Solo Sanatçı (British Female Solo Artist) ve Kentsel Eylem (British Urban Act) dallarında aday olan Winehouse, Stronger Than Me ile Ivor Novello Şarkı Sözü Ödülleri'nde En çağdaş Eser (Best Contemporary Song) dalında ödül aldı.
Ancak ne yazık ki Winehouse İngiltere'de Platin Plak da kazanan albümünden pek de hoşnut değildi. 2006'da The Sun gazetesine verdiği röportajda "Frank albümünü artık dinleyemiyorum bile. Aslında hiçbir zaman dinleyemedim" demişti.
Ekim 2006'da Winehouse'ın ikinci albümü olan Back to Black piyasaya sürüldü. Frank'in başarısını katlayan albümde Winehouse'ın özel hayatıyla ilgili şarkılar vardı. Winehouse'ın aşırı kilo kaybetmesi ve basına yansıyan sarhoş görüntüleri dolayısıyla uyuşturucu probleminin magazin basının odak noktası olduğu dönemde, ‘Back to Black' albümündeki Rehab (rehabilitasyon) şarkısı özellikle çok ses getirdi. Şarkının nakaratında "Beni rehabilitasyona göndermeye çalıştılar ama ben hayır dedim" sözleri geçiyordu.
Rehab şarkısı İngiltere'de Top 10 listesine yerleşti ve Winehouse'a ikinci kez Ivor Novello Ödülleri'nin kapısını açtı. Ivor Novello'da En Çağdaş Eser ödülünü alan Winehouse, Back to Black albümüyle ayrıca BRIT Ödülleri'nde En İyi Kadın Solo Sanatçı ödülünü kazandı ve 2007'nin En İyi Albümü dalında da aday oldu. Albüm İngiltere'den bir ay sonra Amerika tanıtımını yaptı ve Winehouse Billboard sıralamasında bir İngiliz kadın sanatçı olarak kimsenin oturamadığı bir sıraya yerleşti. Albüm İngiltere ve Amerika'da aylarca ‘Top 10’ listesinde kaldı ve 2007'de İngiltere'nin en çok satan albümü sıfatını hakkıyla kazandı.
2007 Mayıs'ında Blake Fielder-Civil ile evlenen Winehouse, alkol bağımlılığının yanına uyuşturucu bağımlılığını ekledi. Ağustos'un başlarında aşırı dozda uyuşturucu alması sonucu hastaneye kaldırılan Winehouse hayatını kocasının kurtardığını söylüyordu.
Ağustos'un sonlarına doğru ise çift bambaşka bir görüntüyle ekranlara çıktı. Sanderson Hotel'de kavga eden çift şiddetin dozunu kaçırmıştı. Winehouse'un muhtelif yerlerinde morluklar vardı ve kıyafeti kan içindeydi. Fielder-Civil'in de yüzünde ve boynunda hafif yaralar görünüyordu. Winehouse inatla kocasının kendisine vurmadığını iddia etti.
2007 yılının skandalları bunlarla sınırlı değildi. Ekim ayına gelindiğinde Winehouse, kocası ve kuaförü üzerlerinde yüksek miktarda esrar bulundurdukları için Norveç'te tutuklandılar. Kefaleti ödeyip çıkan üçlü için Norveç'teki tutukluluk uzun sürmese de Fielder-Civil ailesi 20 gün sonra Londra'da yeni bir tutuklamayla karşı karşıya kaldı. Daha önce bir barmeni dövdüğü için kendisine açılan davayı rüşvetle ortadan kaldırmaya çalışıyordu ancak yakalanmıştı.
Kocası tutuklandıktan bir hafta sonra sahneye çıkan Winehouse sahnede tökezliyor ve seyirciye küfrediyordu. Birmingham'daki National Indoor Arena'daki konserinde Winehouse performansı boyunca yuhalandı. Sonraki konserlerinin hepsini iptal eden Winehouse, resmi web sitesinde hayranlarına, eşi olmadan sahneye kendini veremediğini anlatıyordu. Yaklaşık bir ay sonra kocasının soruşturmasıyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle Winehouse da tutuklandı.
Ocak 2008'de Winehouse'ın kokain içerken çekilen görüntüleri bir anda gazete ve televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Nisan ayında tutuklanıp sorguya çekilen Winehouse'ın Amerika vizesi uyuşturucu kullanma gerekçesiyle iptal edildi. Bu yaklaşan Grammy Ödülleri'ni oldukça etkileyecekti.
2008'e gelindiğinde artık Amy Winehouse dünyanın en başarılı caz vokallerinden biri sayılıyordu ancak davranışları ve alışkanlıkları yüzünden hayranları tarafından çok eleştiriliyordu. Her şeye rağmen jüri üyeleri Winehouse'ın yanındaydı ve Amy ödülleri toplayarak ülkesinin rekorunu kırdı. Grammy Ödülleri'nde Rehab şarkısıyla Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı, En İyi Kadın Pop Vokal Performansı ödüllerini, Back to Black albümüyle ise Yılın Albümü ödülüne aday olurken En İyi Pop Vokal Albümü ödülünü aldı. En İyi Yeni Sanatçı ödülünü de alan Winehouse, yapımcı Mark Ronson'a da Yılın Yapımcısı ödülünü kazandırdı.
Daha önce vizesi iptal edildiği için ödüllere gidemeyen, dolayısıyla Grammy Ödülleri'ne Londra'dan uydu ile bağlanan Winehouse, Grammy'de 5 ödül birden alarak 2009 Guinness Rekorlar Kitabı'na "En çok Grammy Ödülü kazanan İngiliz kadın sanatçı" olarak girdi.
1955 yılından bu yana her yıl Londra'da Britanya Besteci ve Şarkı Yazarları Akademisi tarafından takdim edilen Ivor Novello Ödülleri'nde 2008 yılındaki en büyük ödül için 2 adaylığı bulunan ilk sanatçı Amy Winehouse oldu. Love Is A Losing Game ve You Know I'm No Good şarkıları Sözü ve Müziği En İyi Şarkı dalında birbiriyle yarışıyordu. Love Is A Losing Game ile ödülü alan Wibehouse aynı zamanda, 2006'de En İyi Çağdaş Şarkı ödülü kazanan Rehab şarkısı ile de En Çok Satan İngiliz Şarkısı ödülüne adaydı.
Grammy'de ve Ivor Novello'da rekorlar kıran Winehouse törenden sonra skandallara geri döndü. Senenin başında medyanın, çalıştığı şirketin ve ailesinin baskısıyla rehabilitasyona gönderilen Winehouse daha önce kocası Blake Fielder-Civil'in tutuklandığı davayla bağlantısı olduğu gerekçesiyle ve uyuşturucu dolayısıyla kısa süre arayla tutuklandı. Winehouse 2008 senesinin büyük kısmını hastanelerde, rehabilitasyon merkezinde ya da nezarethanede geçirdi. Bu dönemde uyuşturucu bağımlılığı gitgide çığırından çıkıyordu.
2009 boyunca Karayipler'deki Saint Lucia adasında yaşayan Winehouse yapımcısı Salaam Remi ile 2010'da çıkarmayı planladığı yeni albümü üzerine çalışıyordu. Ancak 2009 sanatçıya sadece yeni albüm heyecanını getirmedi. Aynı zamanda Blake Fielder-Civil ile olan şiddetli ve olaylı evliliğinin son noktaya geldiği dönemlerdi. Fielder-Civil'in Winehouse'ı aldattığı söylentileri ve Winehouse'ın bu yüzden boşanma davası açtığı gündemdeydi.
Fielder-Civil davasının hemen akabinde ölene kadar birlikte kalacağı ve evlenme planları yapacağı Reg Traviss ile birlikteliğe başlamıştı Amy. Yine de tam boşanma döneminde bir dergiye yaptığı açıklamada Blake Fielder- Civil'e hala âşık olduğundan bahsediyordu.
2010 yılını olaysız ve gözlerden uzak, rehabilitasyonda geçiren Winehouse'ın Temmuz 2011'deki Avrupa turunda, 2007 konserlerine benzer hatta çok daha aşırı olaylar yaşandı. Skandalları artık boyunu aşan sanatçı bu kez şarkı sözlerini, grup üyelerinin isimlerini ve hatta bulunduğu ülkeyi ve şehri bile hatırlamıyordu. Sahnede körkütük sarhoş olan, küfreden ve ayakta durmakta zorlanan Winehouse'ın Belgrad'daki konserinde ipler koptu. Konser boyunca yuhalanan sanatçının turunun bir sonraki basamağı ise İstanbul’du.
Şimdiye kadar gelmiş geçmiş en muhteşem seslerden biri olarak kabul edilen Amy Winehosuse’nin 20 Haziran’da İstanbul’da konser vereceği haberi, yılın en önemli konseri olarak değerlendirildi. Müzikseverler, senenin başında çıkan biletlere hücum etmiş ve büyük bir heyecanla Amy’nin konseri için geri sayıma geçmişlerdi. Amy olaylı Belgrad konseri sonrası konserden bir gün önce sessiz sedasız Atatürk Havalimanı’na özel uçağıyla geldi. Geldiği günün akşamı yani İstanbul konserinden bir gün önce konser turunu iptal ettiğini açıkladı ve dinlenmek için ülkesi Londra’ya geri döndü.
Uyuşturucu ve alkol sorunlarıyla boğuşan Winehouse 23 Temmuz 2011 tarihinde Londra'daki evinde ölü bulundu. Müzik dünyası şoktaydı. Gencecik yaşında soul müziğin divası olarak anılmaya başlayan Amy artık yoktu. Arkasında milyonlarca hayranını ve sadece müziğini bırakmıştı.
Amy, tıpkı Brian Jones, Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrisson, Kurt Cobain gibi 27 yaşında hayatlarını kaybetmiş efsane isimlerden biri oldu. Artık Tam 39 kişi gibi o da Forever 27 Club’ın (Sonsuza Dek 27 Kulübü) bir üyesi olmuştu.
Winehouse 26 Temmuz 2011'de cenaze töreni düzenlenen Winehouse'ın cesedi Golders Green krematoryumunda yakıldı. Winehouse öldükten sonra babası kızı adına Amy Winehouse Vakfı'nı kurdu ve vakfa yapılan bağışlarla özellikle uyuşturucu bağımlısı ve hasta çocuklara yardım etmeye ve çocukları rehabilite etmeye başladı.
"O aşkı katıksız yaşayan bir kadındı. Herkese iyilik bulaştırdı" diyor, Amy Winehouse'un yakın arkadaşı Blake Wood. Winehouse'u, tıpkı yakın dostu gibi ölüm yıl dönümünde birbirinden kıymetli sözleriyle anıyoruz.
"Hakkımda metiyeler düzülecek kadar kusursuz biri olduğumu düşünmüyorum. Bu yüzden daha fazla yazmayın!"
"Her gün aşka düşüyorum, fakat kişilerle değil, anlarla..."
"Hayat çok kısa. Her an her şey olabilir. Oluyor da… Bu yüzden, ama’ları, belki’leri oturup düşünmenin de bir önemi yok."
"Size bir sır vereyim mi? Hiçbir şeyden pişman değilim!"
"Yetenekli olduğumu biliyorum ama dünyaya şarkı söylemek için gelmedim. Bu dünyaya bir eş, bir anne, ailesini koruyan biri olmak için geldim. Yaptığım işi seviyorum ama bu iş burada bitmeyecek."
Alıntıdır
Muhteşem bir caz gırtlağı, ödüle doymayan iki albüm, unutulmaz şarkıların sahibi, sansasyonel yaşamı, bitmek bilmeyen büyük aşkı, kabarık saçları, vintage giyimi, çılgın dövmeleri, modern ‘pin-up’ tarzı… Amy Winehouse yaşasaydı bugün 36. doğum günün kutlayacaktı. Sonsuza Dek 27 Kulübü'nün (Forever 27 Club) üyesi olan modern zamanların kraliçesini ve röportajlarında söylediği unutulmaz sözleriyle anıyoruz...
Amy Jade Winehouse 14 Eylül 1983'te Londra'da Yahudi bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Southgate’in banliyö bölgesinde büyüyen ve Alex adında ağabeyi olan Amy’nin babası Mitch Winehouse taksici, annesi Janis Winehouse eczacıydı.
Winehouse'ın ailesinde, özellikle anne tarafından olan akrabalarında çok sayıda caz müzisyeni vardı. Aynı zamanda babaannesi de şarkıcıydı.
9 yaşındayken annesi ve babası boşandı. Aynı dönemde babaannesi Cynthia Winehouse Amy'yi sanat okuluna gitmesi için teşvik etmeye başladı.
Babaannesinin de önerdiği Susi Earnshow Theatre School'a başladı ve burada 4 sene boyunca eğitim aldı. Bu sırada çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile Sweet 'n' Sour adında bir rap grubu kurdu ancak grubun ömrü çok da uzun olmadı. Grubu kurduğunda sadece 10 yaşındaydı.
Aykırı kişiliği yüzünden sık sık okul değiştiren Winehouse, Susi Earnshow Theatre School dışında Sylvia Young Theatre School, The Mount School, Mill Hill, BRIT School, Southgate School ve Ashmole School'da eğitim gördü.
13 yaşında ilk gitarına sahip olan Winehouse kendi bestelerini yapmaya başladı. Bu dönemde Bolsha Band adındaki yerel bir müzik grubunda şarkı söylüyordu.
16 yaşında okul arkadaşı ve pop yıldızı Tyler James, Winehouse'un demosunu yetenek avcılığı yapan bir firmaya gönderdi. Daha sonra Winehouse, James sayesinde Island/Universal ile anlaştı ancak bu anlaşma çok uzun sürmedi.
17 yaşına geldiğinde National Youth Jazz Orchestra'nın kadın vokali olarak sahne almaya başladı.
2003'ün Ocak ayı Winehouse'ın hayatındaki dönüm noktası oldu. İleride eşi olacak Blake Fielder-Civil ile yerel bir barda tanıştı. Winehouse'ın babası, Fielder-Civil'i Amy'nin uyuşturucu bağımlılığının tek sorumlusu olarak gösteriyordu. Çift gelecek yıllarda uyuşturucu ve şiddetle dolu aşklarıyla magazin gündemine oturacaktı.
Winehouse 20 Ekim 2003'te ilk albümü Frank'i, Tyler James sayesinde tanıştığı Salaam Remi yapımcılığında çıkardı. Winehouse'ın, albümün sözlerinin neredeyse tamamını yazdığı albümün aldığı eleştiriler kusursuzdu.
Basın Winehouse'ı çok sevdi. Frank çıktığı anda listelerin başına yerleşti ve Winehouse'a ödül üzerine ödül kazandırdı. BRIT Ödülleri'nde Kadın Solo Sanatçı (British Female Solo Artist) ve Kentsel Eylem (British Urban Act) dallarında aday olan Winehouse, Stronger Than Me ile Ivor Novello Şarkı Sözü Ödülleri'nde En çağdaş Eser (Best Contemporary Song) dalında ödül aldı.
Ancak ne yazık ki Winehouse İngiltere'de Platin Plak da kazanan albümünden pek de hoşnut değildi. 2006'da The Sun gazetesine verdiği röportajda "Frank albümünü artık dinleyemiyorum bile. Aslında hiçbir zaman dinleyemedim" demişti.
Ekim 2006'da Winehouse'ın ikinci albümü olan Back to Black piyasaya sürüldü. Frank'in başarısını katlayan albümde Winehouse'ın özel hayatıyla ilgili şarkılar vardı. Winehouse'ın aşırı kilo kaybetmesi ve basına yansıyan sarhoş görüntüleri dolayısıyla uyuşturucu probleminin magazin basının odak noktası olduğu dönemde, ‘Back to Black' albümündeki Rehab (rehabilitasyon) şarkısı özellikle çok ses getirdi. Şarkının nakaratında "Beni rehabilitasyona göndermeye çalıştılar ama ben hayır dedim" sözleri geçiyordu.
Rehab şarkısı İngiltere'de Top 10 listesine yerleşti ve Winehouse'a ikinci kez Ivor Novello Ödülleri'nin kapısını açtı. Ivor Novello'da En Çağdaş Eser ödülünü alan Winehouse, Back to Black albümüyle ayrıca BRIT Ödülleri'nde En İyi Kadın Solo Sanatçı ödülünü kazandı ve 2007'nin En İyi Albümü dalında da aday oldu. Albüm İngiltere'den bir ay sonra Amerika tanıtımını yaptı ve Winehouse Billboard sıralamasında bir İngiliz kadın sanatçı olarak kimsenin oturamadığı bir sıraya yerleşti. Albüm İngiltere ve Amerika'da aylarca ‘Top 10’ listesinde kaldı ve 2007'de İngiltere'nin en çok satan albümü sıfatını hakkıyla kazandı.
2007 Mayıs'ında Blake Fielder-Civil ile evlenen Winehouse, alkol bağımlılığının yanına uyuşturucu bağımlılığını ekledi. Ağustos'un başlarında aşırı dozda uyuşturucu alması sonucu hastaneye kaldırılan Winehouse hayatını kocasının kurtardığını söylüyordu.
Ağustos'un sonlarına doğru ise çift bambaşka bir görüntüyle ekranlara çıktı. Sanderson Hotel'de kavga eden çift şiddetin dozunu kaçırmıştı. Winehouse'un muhtelif yerlerinde morluklar vardı ve kıyafeti kan içindeydi. Fielder-Civil'in de yüzünde ve boynunda hafif yaralar görünüyordu. Winehouse inatla kocasının kendisine vurmadığını iddia etti.
2007 yılının skandalları bunlarla sınırlı değildi. Ekim ayına gelindiğinde Winehouse, kocası ve kuaförü üzerlerinde yüksek miktarda esrar bulundurdukları için Norveç'te tutuklandılar. Kefaleti ödeyip çıkan üçlü için Norveç'teki tutukluluk uzun sürmese de Fielder-Civil ailesi 20 gün sonra Londra'da yeni bir tutuklamayla karşı karşıya kaldı. Daha önce bir barmeni dövdüğü için kendisine açılan davayı rüşvetle ortadan kaldırmaya çalışıyordu ancak yakalanmıştı.
Kocası tutuklandıktan bir hafta sonra sahneye çıkan Winehouse sahnede tökezliyor ve seyirciye küfrediyordu. Birmingham'daki National Indoor Arena'daki konserinde Winehouse performansı boyunca yuhalandı. Sonraki konserlerinin hepsini iptal eden Winehouse, resmi web sitesinde hayranlarına, eşi olmadan sahneye kendini veremediğini anlatıyordu. Yaklaşık bir ay sonra kocasının soruşturmasıyla bağlantısı olduğu gerekçesiyle Winehouse da tutuklandı.
Ocak 2008'de Winehouse'ın kokain içerken çekilen görüntüleri bir anda gazete ve televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Nisan ayında tutuklanıp sorguya çekilen Winehouse'ın Amerika vizesi uyuşturucu kullanma gerekçesiyle iptal edildi. Bu yaklaşan Grammy Ödülleri'ni oldukça etkileyecekti.
2008'e gelindiğinde artık Amy Winehouse dünyanın en başarılı caz vokallerinden biri sayılıyordu ancak davranışları ve alışkanlıkları yüzünden hayranları tarafından çok eleştiriliyordu. Her şeye rağmen jüri üyeleri Winehouse'ın yanındaydı ve Amy ödülleri toplayarak ülkesinin rekorunu kırdı. Grammy Ödülleri'nde Rehab şarkısıyla Yılın Kaydı, Yılın Şarkısı, En İyi Kadın Pop Vokal Performansı ödüllerini, Back to Black albümüyle ise Yılın Albümü ödülüne aday olurken En İyi Pop Vokal Albümü ödülünü aldı. En İyi Yeni Sanatçı ödülünü de alan Winehouse, yapımcı Mark Ronson'a da Yılın Yapımcısı ödülünü kazandırdı.
Daha önce vizesi iptal edildiği için ödüllere gidemeyen, dolayısıyla Grammy Ödülleri'ne Londra'dan uydu ile bağlanan Winehouse, Grammy'de 5 ödül birden alarak 2009 Guinness Rekorlar Kitabı'na "En çok Grammy Ödülü kazanan İngiliz kadın sanatçı" olarak girdi.
1955 yılından bu yana her yıl Londra'da Britanya Besteci ve Şarkı Yazarları Akademisi tarafından takdim edilen Ivor Novello Ödülleri'nde 2008 yılındaki en büyük ödül için 2 adaylığı bulunan ilk sanatçı Amy Winehouse oldu. Love Is A Losing Game ve You Know I'm No Good şarkıları Sözü ve Müziği En İyi Şarkı dalında birbiriyle yarışıyordu. Love Is A Losing Game ile ödülü alan Wibehouse aynı zamanda, 2006'de En İyi Çağdaş Şarkı ödülü kazanan Rehab şarkısı ile de En Çok Satan İngiliz Şarkısı ödülüne adaydı.
Grammy'de ve Ivor Novello'da rekorlar kıran Winehouse törenden sonra skandallara geri döndü. Senenin başında medyanın, çalıştığı şirketin ve ailesinin baskısıyla rehabilitasyona gönderilen Winehouse daha önce kocası Blake Fielder-Civil'in tutuklandığı davayla bağlantısı olduğu gerekçesiyle ve uyuşturucu dolayısıyla kısa süre arayla tutuklandı. Winehouse 2008 senesinin büyük kısmını hastanelerde, rehabilitasyon merkezinde ya da nezarethanede geçirdi. Bu dönemde uyuşturucu bağımlılığı gitgide çığırından çıkıyordu.
2009 boyunca Karayipler'deki Saint Lucia adasında yaşayan Winehouse yapımcısı Salaam Remi ile 2010'da çıkarmayı planladığı yeni albümü üzerine çalışıyordu. Ancak 2009 sanatçıya sadece yeni albüm heyecanını getirmedi. Aynı zamanda Blake Fielder-Civil ile olan şiddetli ve olaylı evliliğinin son noktaya geldiği dönemlerdi. Fielder-Civil'in Winehouse'ı aldattığı söylentileri ve Winehouse'ın bu yüzden boşanma davası açtığı gündemdeydi.
Fielder-Civil davasının hemen akabinde ölene kadar birlikte kalacağı ve evlenme planları yapacağı Reg Traviss ile birlikteliğe başlamıştı Amy. Yine de tam boşanma döneminde bir dergiye yaptığı açıklamada Blake Fielder- Civil'e hala âşık olduğundan bahsediyordu.
2010 yılını olaysız ve gözlerden uzak, rehabilitasyonda geçiren Winehouse'ın Temmuz 2011'deki Avrupa turunda, 2007 konserlerine benzer hatta çok daha aşırı olaylar yaşandı. Skandalları artık boyunu aşan sanatçı bu kez şarkı sözlerini, grup üyelerinin isimlerini ve hatta bulunduğu ülkeyi ve şehri bile hatırlamıyordu. Sahnede körkütük sarhoş olan, küfreden ve ayakta durmakta zorlanan Winehouse'ın Belgrad'daki konserinde ipler koptu. Konser boyunca yuhalanan sanatçının turunun bir sonraki basamağı ise İstanbul’du.
Şimdiye kadar gelmiş geçmiş en muhteşem seslerden biri olarak kabul edilen Amy Winehosuse’nin 20 Haziran’da İstanbul’da konser vereceği haberi, yılın en önemli konseri olarak değerlendirildi. Müzikseverler, senenin başında çıkan biletlere hücum etmiş ve büyük bir heyecanla Amy’nin konseri için geri sayıma geçmişlerdi. Amy olaylı Belgrad konseri sonrası konserden bir gün önce sessiz sedasız Atatürk Havalimanı’na özel uçağıyla geldi. Geldiği günün akşamı yani İstanbul konserinden bir gün önce konser turunu iptal ettiğini açıkladı ve dinlenmek için ülkesi Londra’ya geri döndü.
Uyuşturucu ve alkol sorunlarıyla boğuşan Winehouse 23 Temmuz 2011 tarihinde Londra'daki evinde ölü bulundu. Müzik dünyası şoktaydı. Gencecik yaşında soul müziğin divası olarak anılmaya başlayan Amy artık yoktu. Arkasında milyonlarca hayranını ve sadece müziğini bırakmıştı.
Amy, tıpkı Brian Jones, Jimi Hendrix, Janis Joplin, Jim Morrisson, Kurt Cobain gibi 27 yaşında hayatlarını kaybetmiş efsane isimlerden biri oldu. Artık Tam 39 kişi gibi o da Forever 27 Club’ın (Sonsuza Dek 27 Kulübü) bir üyesi olmuştu.
Winehouse 26 Temmuz 2011'de cenaze töreni düzenlenen Winehouse'ın cesedi Golders Green krematoryumunda yakıldı. Winehouse öldükten sonra babası kızı adına Amy Winehouse Vakfı'nı kurdu ve vakfa yapılan bağışlarla özellikle uyuşturucu bağımlısı ve hasta çocuklara yardım etmeye ve çocukları rehabilite etmeye başladı.
"O aşkı katıksız yaşayan bir kadındı. Herkese iyilik bulaştırdı" diyor, Amy Winehouse'un yakın arkadaşı Blake Wood. Winehouse'u, tıpkı yakın dostu gibi ölüm yıl dönümünde birbirinden kıymetli sözleriyle anıyoruz.
"Hakkımda metiyeler düzülecek kadar kusursuz biri olduğumu düşünmüyorum. Bu yüzden daha fazla yazmayın!"
"Her gün aşka düşüyorum, fakat kişilerle değil, anlarla..."
"Hayat çok kısa. Her an her şey olabilir. Oluyor da… Bu yüzden, ama’ları, belki’leri oturup düşünmenin de bir önemi yok."
"Size bir sır vereyim mi? Hiçbir şeyden pişman değilim!"
"Yetenekli olduğumu biliyorum ama dünyaya şarkı söylemek için gelmedim. Bu dünyaya bir eş, bir anne, ailesini koruyan biri olmak için geldim. Yaptığım işi seviyorum ama bu iş burada bitmeyecek."
Alıntıdır