Plastik kirliliği Akdeniz’de kimyasal düzeylere ulaştı: Caretta carettalar ölüyor
Bilim insanları, deniz kaplumbağalarının kaslarında yüksek yoğunlukta plastik bulduktan sonra, denizlerdeki plastik kirliliğinin kimyasal düzeyde etkili olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, İspanya'nın doğusundaki kıyı şeridinde ölü bulunan 44 kaplumbağanın kalıntılarını analiz ederek her birinin ölümünün plastik tüketimiyle bağlantılı olduğunu buldu. Caretta caretta olarak da bilinen deniz kaplumbağaları, Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin kırmızı listesinde 'nesli tükenmekte' olarak listeleniyor.
İspanya Ulusal Araştırma Konseyi'nden kimyager Ethel Ejarrat liderliğindeki çalışma, 2014-2017 yılları arasında Katalan kıyılarında ve Balear Adaları'nda ölü bulunan 44 caretta caretta üzerine odaklandı.
Diyetleri ağırlıklı olarak denizanası, sardalya ve kalamarlardan oluşan kaplumbağalar, plastik poşet, şişe gibi ve yüzen plastik parçaları da sıklıkla tüketiyor.
Dr. Ejarrat, Balear adalarındaki kaplumbağaların vücudunda daha yüksek plastik seviyeleri bulunduğunu ifade etti. Aynı zamanda, Cezayir kıyılarında yaşayan kaplumbağaların Katalan kıyılarındaki kaplumbağalara göre daha yüksek plastik atık varlığına sahip olduğuna söyledi.
Bununla birlikte araştırma, plastik atığın carette carettaları yalnızca fiziksel düzeyde etkilemediğini gösterdi. Kaplumbağalar atıklar arasında sıkıştıklarında veya plastikler sindirim sistemlerine düştüğünde onları aynı zamanda kimyasal düzeyde de etkiliyerek zehirlenmesine yok açıyor.
Environmental Pollution adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma kapsamında ekip, plastiklerde kullanılan, hormon düzenleyici endokrin sistemi bozduğu bilinen nörotoksik ve hatta kanserojen olan 19 katkı maddesini analiz etti. Söz konusu maddeler plastiklerde alevlenmeyi önlemek için kullanıyor. Analizler, tüm kaplumbağalarda, kas gramı başına 6 ila 100 nanogram arasında değişen konsantrasyonlarda plastiklerin varlığını ortaya çıkardı.
Barselona Üniversitesi'nden biyolog Luis Cardona, "Kaplumbağalar, plastik atıkları yerken onları denizanası gibi gerçek yiyeceklerle karıştırıyorlar. Carette carettalar denizlerdeki plastik kirliliğinden en çok etkilenen hayvan gruplarından biri, ancak bunun gerçek etkisini henüz tam olarak anlamıyoruz" ifadelerini kullandı.
Doktor Ejarrat ayrıca, tespit ettikleri plastik bileşiklerin kaplumbağanın doğurganlığını etkileyebileceğini ve deniz sürüngenlerindeki kanser vakalarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.
Diğer taraftan bilim insanları, caretta caretta’arın diğer deniz canlılarına göre plastiklerle bağlantılı kimyasal katkı maddelerine karşı daha duyarlı olduğunu aktardı. Kaplumbağalar, vücutlarına balinalardan veya yunuslardan daha fazla plastik alıyorlar.. Örneğin balinalar suyu süzdüklerinden yalnızca mikroplastikleri alıyor, ancak mikroplastiklerdeki kirletici madde seviyeleri kaplumbağaların aldığı makroplastiklerden daha düşük.
Ejarrat, ayrıca kaplumbağaların bu etkilerden muzdarip olması durumunda, insanların da maruz kalabileceği konusunda uyardı:
"Bu bileşikleri balıklar yoluyla beslenmemize dahil ediyoruz, böylece onu emiyoruz. İnsanlık bu durumdan er ya da geç etkilenecek.”
Alıntıdır
Bilim insanları, deniz kaplumbağalarının kaslarında yüksek yoğunlukta plastik bulduktan sonra, denizlerdeki plastik kirliliğinin kimyasal düzeyde etkili olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, İspanya'nın doğusundaki kıyı şeridinde ölü bulunan 44 kaplumbağanın kalıntılarını analiz ederek her birinin ölümünün plastik tüketimiyle bağlantılı olduğunu buldu. Caretta caretta olarak da bilinen deniz kaplumbağaları, Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin kırmızı listesinde 'nesli tükenmekte' olarak listeleniyor.
İspanya Ulusal Araştırma Konseyi'nden kimyager Ethel Ejarrat liderliğindeki çalışma, 2014-2017 yılları arasında Katalan kıyılarında ve Balear Adaları'nda ölü bulunan 44 caretta caretta üzerine odaklandı.
Diyetleri ağırlıklı olarak denizanası, sardalya ve kalamarlardan oluşan kaplumbağalar, plastik poşet, şişe gibi ve yüzen plastik parçaları da sıklıkla tüketiyor.
Dr. Ejarrat, Balear adalarındaki kaplumbağaların vücudunda daha yüksek plastik seviyeleri bulunduğunu ifade etti. Aynı zamanda, Cezayir kıyılarında yaşayan kaplumbağaların Katalan kıyılarındaki kaplumbağalara göre daha yüksek plastik atık varlığına sahip olduğuna söyledi.
Bununla birlikte araştırma, plastik atığın carette carettaları yalnızca fiziksel düzeyde etkilemediğini gösterdi. Kaplumbağalar atıklar arasında sıkıştıklarında veya plastikler sindirim sistemlerine düştüğünde onları aynı zamanda kimyasal düzeyde de etkiliyerek zehirlenmesine yok açıyor.
Environmental Pollution adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışma kapsamında ekip, plastiklerde kullanılan, hormon düzenleyici endokrin sistemi bozduğu bilinen nörotoksik ve hatta kanserojen olan 19 katkı maddesini analiz etti. Söz konusu maddeler plastiklerde alevlenmeyi önlemek için kullanıyor. Analizler, tüm kaplumbağalarda, kas gramı başına 6 ila 100 nanogram arasında değişen konsantrasyonlarda plastiklerin varlığını ortaya çıkardı.
Barselona Üniversitesi'nden biyolog Luis Cardona, "Kaplumbağalar, plastik atıkları yerken onları denizanası gibi gerçek yiyeceklerle karıştırıyorlar. Carette carettalar denizlerdeki plastik kirliliğinden en çok etkilenen hayvan gruplarından biri, ancak bunun gerçek etkisini henüz tam olarak anlamıyoruz" ifadelerini kullandı.
Doktor Ejarrat ayrıca, tespit ettikleri plastik bileşiklerin kaplumbağanın doğurganlığını etkileyebileceğini ve deniz sürüngenlerindeki kanser vakalarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.
Diğer taraftan bilim insanları, caretta caretta’arın diğer deniz canlılarına göre plastiklerle bağlantılı kimyasal katkı maddelerine karşı daha duyarlı olduğunu aktardı. Kaplumbağalar, vücutlarına balinalardan veya yunuslardan daha fazla plastik alıyorlar.. Örneğin balinalar suyu süzdüklerinden yalnızca mikroplastikleri alıyor, ancak mikroplastiklerdeki kirletici madde seviyeleri kaplumbağaların aldığı makroplastiklerden daha düşük.
Ejarrat, ayrıca kaplumbağaların bu etkilerden muzdarip olması durumunda, insanların da maruz kalabileceği konusunda uyardı:
"Bu bileşikleri balıklar yoluyla beslenmemize dahil ediyoruz, böylece onu emiyoruz. İnsanlık bu durumdan er ya da geç etkilenecek.”
Alıntıdır