Kol nedir edebiyatta ?

Bogatir

Global Mod
Global Mod
Kol Nedir Edebiyatta? Bir Hikâyenin İçinden Bakmak

Selam forumdaşlar,

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen “kol” kelimesi sadece bir uzuv değil, bir semboldür edebiyatta. Sarılmanın, sahiplenmenin, vazgeçmenin, korumanın simgesidir. Bir koldan tutarsın, birini geri getirirsin. Bir kolu bırakırsın, bir daha asla bulamazsın.

Hikâyemiz, tam da bu sembolün etrafında dönüyor.

---

I. Bölüm: Kolun Anlamı – Selim’in Dünyası

Selim, hesap kitap insanıydı. Her şeyin bir çözümü olduğuna inanırdı. Bir problemi parçalar, denklem gibi çözerdi.

Bir mühendis kafasıyla yaşardı ama içinde, farkında olmadığı bir boşluk vardı.

O boşluğu bir gün bir kelimeyle fark etti: “Kol.”

Edebiyat dersinde öğretmen sormuştu:

> “Edebiyatta kol neyi temsil eder?”

Sınıftakiler sustu.

Selim için kol, bir şey tutmak, taşımak, yüklenmekti.

Ama öğretmen, hafifçe gülümseyerek şöyle demişti:

> “Kol bazen bir sığınaktır. Bazen bir bağ. İnsan, kimin koluna gireceğini, ne zaman kolunu çekeceğini bilir ya da bilmez.”

O an, Selim’in içindeki mantık dünyası çatladı.

Çünkü o güne kadar hiç kimsenin koluna girmemişti. Ne duygusal anlamda ne de ruhsal.

Hayat, onun için bir proje, insanlar ise değişkenlerdi.

---

II. Bölüm: Elif’in Dünyası – Bir Kolun Gölgesinde

Elif, duygularla yaşayan biriydi.

Hayatın matematiğini değil, melodisini dinlerdi.

Birini sevdiğinde, o kişinin en karanlık yanına bile kolunu dolayabilen bir kalbi vardı.

O da edebiyatta “kol”un anlamını başka türlü bilirdi.

Ona göre kol, birine “yanındayım” demenin en sade biçimiydi.

Bir çocuğun düşerken tuttuğu el, bir annenin sarılması, bir sevgilinin omzuna başını koyduğu an... hepsi aynı kökten geliyordu.

Elif ve Selim aynı üniversitedeydi.

Bir gün, edebiyat kulübünün açık mikrofon etkinliğinde karşılaştılar.

Selim konuşmasında “kol”u bir kuvvet dengesi olarak anlatıyordu:

> “Bir kol, bir kaldıraç gibidir. Bir ucu destek, diğeri direnç. Hayat da öyle.”

Elif gülümsedi. Söz aldı:

> “Ama o kolu biri tuttu mu, direnç biter. Yerini güven alır.”

O an, iki farklı evren birbirine değdi.

---

III. Bölüm: Kolun Dili – Yakınlaşmanın Hikâyesi

Aralarındaki diyaloglar uzadıkça, kelimeler köprü olmaya başladı.

Selim, Elif’in dünyasında formüllerin yerini duyguların aldığını gördü.

Elif ise Selim’in düzeninde kaybolmadığını, orada bir mantığın bile şefkat barındırabileceğini fark etti.

Bir gün kampüs bahçesinde yürürlerken, rüzgâr sert esmişti.

Elif bir anda dengesini kaybetti, Selim kolundan tuttu.

O an, edebiyat kitaplarındaki “kol” anlam kazandı.

Elif hafifçe gülümseyerek,

> “Bak,” dedi, “artık sen de biliyorsun edebiyatta kol ne demek.”

Selim sustu. O ana kadar “tutmak” fiilini hep mekanik düşünmüştü.

Ama o gün, birini tutmanın aslında “gitmesine izin vermemek” olduğunu öğrendi.

---

IV. Bölüm: Ayrılığın Kolu – Boşluğun Ağırlığı

Yıllar geçti.

Selim ve Elif yollarını ayırdılar. Hayat, kendi denkleminde onları farklı yönlere taşıdı.

Ama Selim’in zihninde hep o an kaldı — Elif’in koluna dokunduğu, rüzgârın sustuğu an.

Bir gün, kütüphanede tesadüfen bir defter buldu.

Elif’in el yazısıyla yazılmıştı:

> “Bir kol, bazen bir kucak, bazen bir sınırdır.

> Ama en acısı, bir zamanlar sana uzanmış bir kolun, artık sana dokunmamasıdır.”

Selim, o satırları okurken sessizce gülümsedi.

Kendince bir çözüm bulmuştu belki de:

> “Kol,” dedi içinden, “insanın dünyaya temas noktasıdır. Ama aynı zamanda, uzaklaşmanın da ölçüsüdür.”

---

V. Bölüm: Erkek ve Kadın Bakışlarının Kesiştiği Nokta

Selim’in bakışında kol, hep işlevsel bir şeydi: destek, kuvvet, hareket.

Elif içinse duygusal bir alan: koruma, sahiplenme, şefkat.

Biri kolu “düzen” için kullanıyordu, diğeri “yakınlık” için.

Ama sonunda ikisi de fark etti ki, edebiyatta kol ne erkek ne kadın bakışına aitti.

Kol, insanın var olma biçimiydi.

Birinin koluna girmek, onunla aynı ritimde yürümeyi seçmekti.

Birinin kolunu bırakmak ise, kendi yoluna dönmeyi kabul etmekti.

---

VI. Bölüm: Kolun Sembolü – Edebiyatın Duygusal Beden Dili

Edebiyatta kol, sadece fiziksel bir unsur değildir.

Bir kol, karakterlerin birbirine bağlanma biçimidir.

Nazım’ın şiirlerinde kollar, kavuşmayı;

Orhan Pamuk’un romanlarında kollar, özlemi;

Leyla ile Mecnun’da kollar, imkânsızlığı anlatır.

Edebiyat, aslında insanın “dokunma arzusunun” dildeki hâlidir.

Bir cümlede “kollarını açtı” yazıyorsan, orada umut vardır.

“Kolunu çekti” diyorsan, orada kırgınlık.

“Kolunda yürüdü” diyorsan, orada güven.

Selim ve Elif’in hikâyesi de bunun minyatürüdür.

İki insan, bir kelimenin etrafında birbirini tanımış, sonra o kelimenin anlamıyla vedalaşmıştır.

---

VII. Bölüm: Forumun Kolu – Paylaşmanın Gücü

Belki siz de kendi hayatınızda birine kol olmuşsunuzdur.

Ya da birinin kolunu bırakmak zorunda kalmışsınızdır.

Edebiyat bu yüzden güzeldir — çünkü bir kelime, hepimizin hikâyesine dokunabilir.

Forumdaşlar, sizden duymak isterim:

Sizce “kol” sizin hayatınızda neyi temsil ediyor?

Bir dostluğu mu, bir kaybı mı, bir başlangıcı mı?

Yoksa hâlâ uzanamadığınız bir mesafeyi mi?

Yazın, paylaşın.

Belki hepimiz aynı hikâyenin farklı kollarıyız.

Ve belki, birbirimize uzandıkça, o hikâye tamamlanacak.
 
Üst